50'den Sonra Aldırış Etmemek Gereken 9 Şey


Yaş almak, bir anlamda zenginliktir. Çünkü yaşanmışlıkların oluşturduğu, deneyim dediğimiz şey en büyük hazinemiz haline gelir. Kendimizi yıllar öncesiyle kıyasladığımız zaman, bir çok özelliğimizin, beklentilerimizin, hassasiyet gösterdiğimiz konuların yerinde yeller estiğini, yerine yeni davranış biçimlerinin geçtiğini görürüz.

Bazı özelliklerimiz var ki, "keşke bunlar gençlikte de olmasaydı" dedirtir. Çünkü bir fark edersin ki gereksiz zaman kaybıymış hepsi... İşte o duygu davranış ve özelliklerimiz...

1- "Elalem ne der" kaygısı

Kuşaklar ve hayatlar boyunca özellikle kadınların hayatlarını esir almış, çoğu zaman mutsuzluk kaynağı olmuş dertlerden biridir bu... 50 yaş ile birlikte bu kaygının azalmaya başladığını göreceksiniz. Daha sakin ve daha umursamaz olursunuz. Hatta çoğu zaman, elalemi önemseyerek attığınız adımlardan pişmanlık duyarsınız. Ruhunuzun ve bedeninizin ne kadar yorulmuş olduğunu hissedersiniz. Ucunda pişmanlık da olsa; olsun; çok büyük bir rahatlamadır bu...

2- Mülk edinme kaygısı.

Tabii ki bir insanın kaygısız oturacak bir evi, arabası, şusu busu olmalı. Ancak gençken insan, dünya kendisinin olsun ister. Kendisi çalışma hayatında olan bir kadının en büyük hedefi bir an önce ev bark sahibi olmak için para biriktirmektir. Bu arada geçen zamanın pek kıymeti yoktur. Oysa bizim yaşlara adım atıldığında, artık en kıymetli hazinenin zaman olduğu, mal mülk edinme hırsının giderek köreldiği duyumsanır. Hatta öyle de olmalıdır...

3- Onun var benim de olsun hırsı, özlemi

İtiraf etmek lazım gençlik yıllarında çevremize özeniriz, sahip oldukları şeylere sahip olmak en büyük arzumuz olur. Kendimize koyduğumuz bir çok hedef ister istemez, çevremizdeki akranlarımızın sahip oldukları ile belirlenir. Oysa 50'li yaşlardan sonra, çevremizle kıyas noktalarımız değişmiştir. Artık akranlarımızın sağlığı ve hayatındaki sevgiler, mutluluklar en önemli karşılaştırma noktaları haline gelmektedir.

4- Her daim bakımlı ve güzel görünme kaygısı.

Elbette kadın, her yaşta bakımlı olmalıdır ve her yaşın güzelliğini zarafetini gururla taşımalıdır. Gelgelelim, 50'li yaşlara geldiğinde, bu duygunun abartılı yanları törpülenir. Artık günlerce mağaza vitrini gezmek, kuaförde 5 kere yeniden yeniden saçına şekil verilmesini beklemek, içinizden hiç gelmemektedir. "Bakımlı, temiz, ve kendi tarzıma uygun olsun yeter" diyoruzdur artık ve abartılı zaman harcamaya tahammülümüz kalmamştır...

5- Herkese ve her şeye yetişme çabası ve kaygısı.

Böyle bir şeyin mümkün olmadığını, bizlerin süper kahraman olmadığını; her şeye ve herkese yetişmeye gücümüzün yetmeyeceğini anladığımız dönem, 50'li yaşlarımızdır. Üstelik artık iyice yorulmuşuzdur. Daha makul seviyelere kendimizi çekerek, "Canım ben bu kadarını yapabiliyorum" ya da "Elimden bu kadarı geliyor" ya da "Bundan fazlasına gücüm yok" gibi çok kıymetli cümleleri hayatımıza katmayı ve gerektiğine en sevdiklerimize bile karşı kullanmayı artık öğrenmişizdir. (Umarım yani...🥰🥰🥰 :)

6- Çevrede olup bitene aşırı üzülüp, kendini harap etme hali.

Yaşadığınız apartmandan tutun da, kentin, ülkenin, dünyanın haline dertlenmek bizim kuşağın en temel görevidir. Çözüm için koşturmak, bu sorunlar için aşırı hassasiyet geliştirmek, kendi hayatından fedakarlıklar pahasına bu çözümlerin peşinde koşturmak, yardımcı, dayanışmacı, paylaşımcı olmak; en sıradan ve doğal durumlardır. Bizim kuşakta doğal olmayan ise bir de bu durumlara aşırı üzülmek, kendimizi kahretmek; duygusal ve ruhsal bünyemizi bozacak düzeye kadar getirmek... 
Neyse ki artık yaşımızla birlikte, daha soğukkanlı, mantıklı düşünceler çerçevesinde davranmayı öğreniyoruz. Neden? Çünkü artık daha gerçekçi ve daha soğukkanlı olmayı öğretti hayat bize...

7- Gereksiz olduğunu bildiğin halde, önüne geçemediğin korkular, fobiler.

Zamanında ve belki hâlâ süren; ancak, düşününce hiç bir mantığını bulamadığı fobileri, çekinceleri, takıntıları olmayan kimse, yok gibidir. Bazıları batıl inançtır, bazıları bir korku ile yapışır kalır, lakin bunların zaman zaman hayatınızı etkilediğini görmüşsünüzdür. Ancak bunların da ilacı zamandır ve 50'li yaşlarda birden aklınıza gelir.... "Aaaa ben kara kedi görmekten korkardım eskiden. Hayret şimdi kalmamış" diye bir gülümseme eşliğinde içinizden geçirirsiniz.

8- Çevremi üzmemeliyim, üzüntümü sorunlarımı saklamalıyım duygusu.

Bu duygu ve davranış; sevdiklerini üzmek istemeyen bir insanın erdem ve güzellik dolu bir tutumudur. Ancak bu işi abartmanın öyle büyük sorunlarını sonradan yaşadık ki hepimiz, artık bu yaşlarımıza geldiğimizde biraz daha gerçekçi olmaya başlayarak, hem kendimizi, hem de sevdiklerimizi daha fazla korumayı öğreniyoruz. Hem üzüntülerini, sorunlarını sakladığında, hiç kimse gerçek halini bilmediği için, sana gerçeğinden uzak davranıyor. Ve böylece ne sorunların çözüme kavuşuyor, ne de sen hak etmen gereken ilgiyi bulamıyorsun. İşte bu sıkıntılı durumumuzu da 50'li yaşlarımızda yeni yeni aşmaya başlıyoruz.

9- Meselelerin olumsuz yanlarını görerek, sürekli şikayetçi olma hali.

Her şeyi başkalarından saklamak gibi gereksiz ve sinir bozucu olan bir başka insanlık hali ise, her şeyi sürekti açıkta, söylenerek, dertlenerek, şikayetçi olarak uluorta döken kişilik... Gençlik dönemlerinde iken, beklentisi yüksek; her şeyden şikayet eden; her durumun öncelikle kötü yanını gören biri olsanız bile, bu özellik zamanla geçiyor. İnsan olgunlaşıyor, gerçekçi oluyor, kabullenme eğilimi daha baskın hale geliyor. 
Pekii, sizin kendinizde değişime ve dönüşüme uğradığını gördüğünüz neler var... ? Yorumlara beklerim.