Bu yazıyı hem kendime özeleştirilerim, hem de tüm çevreme
ilişkin izlenimlerimi harmanlayarak kaleme alıyorum. (Kaleme almak sadece
nostaljik bir kavram oldu ya, neyse… klavyeye almak” mı demek lazım acaba?)
Şu bir gerçek ki, yaşımız ilerledikçe, hayatımızdaki her
türlü değer de bizimle birlikte olgunlaşıyor, adeta bir imbikten süzülüyor. En
önemli değerlerimizin başında gelen sevgi, hemen hepimiz için hayati değer
taşıyor. Gelin görün ki, en çok kantarın topuzunu kaçırdığımız konu da sevgi
oluyor.
Ben bu yazıda dürüstçe ve açık yüreklilikle, birçoğumuzda
olan sevgi kaynaklı ama hayatımızdaki insanları yoran ve hatta bizden
uzaklaştıran davranış biçimlerimizi özetlemek istiyorum. Arada bir kendimizi
karşımıza alıp “dost acı söyler” özdeyişini aynadakine de uygulamamız
gerek; öyle değil mi güz50k’lerim?
Burada söz ettiklerim elbette hayatımızın 1. derecede önemli
kişileri… Çekirdek ailemiz ve 1. çemberimize almış olduğumuz değerli insanlarımız.
İşte benim tespit ettiğim yanlış sevgi davranışları…
Üzerine fazla düşmek
Çocukları, eşimizi, torunlarımızı vakitli vakitsiz, yerli
yersiz her konuda döne döne her konuda tembihlemek, aramak, sormak… Sonuç; neredeyse farkında olmadan taciz etmekten
ileriye gitmiyor.
Onun yerine düşünmek
İster hayatını ilgilendiren çok önemli bir konu olsun;
isterse gündelik bir önemsiz bir mevzu da karar verme sürecinde olan bir
sevdiğimizin o kararı için uykusuz geceler geçirmek ve bunu ona yansıtarak, onun
karar sürecini olumsuz etkilemek.
Fazla sahiplenmek
Evet, onu biz doğurduk; ya da çocuğumuzun çocuğu; ya da 30
yıllık hayat yoldaşımız… Her kimse kim; ancak bize ait bir “şey” değil ki… Onun
kendine ait bir kişiliği ve dünyası var. Kabullenmek çok zor gelse de, bizden
daha çok sevdikleri ve değer verdikleri de var… Bunu kabullenmek ve bu durumdan
asla incinmemek zorundayız. Bu hep böyle
olacak: “Ben yanarım yavruma; Yavrum yanar yavrusuna”
Aşırı korumacı davranmak
Keşke elimizde olsa da; sevdiklerimizi, her türlü
kötülükten, hastalıktan, kötü insanlardan, yoksulluklardan, fenalıklardan
koruyabilsek. Ancak bunun mümkün olmadığını artık anlamak zorundayız. Elimizden
geleni yapacağız; gerisini tevekküle bırakacağız. Yoksa hem kendimizi, hem de
onların beynini yemekten başka bir işe yaramıyor bu davranış.
Niyetini okumak
Ne istediği, ne hissettiği, ne yapmak isteyebileceği
konusunda tahminlerimiz elbette olacaktır. Ama unutmayalım. Sadece “tahmin”
edebiliriz. “O şimdi üzülüyordur; çok fenadır, şöyle yapacaktır… vs diye kendimizi
bitirirken, o gayet keyifli bir zaman geçiriyor olabilir.
İlgiden bunaltmak
Sevgi ve ilgi eşsiz şeylerdir. Ancak koşulsuz sevgisinden
zaten emin olduğunuz birinin ilgisini sürekli üzerinizde hissetmek inanın sizi
de bunaltır. Boğar ve ezer. Çocuklarımızda, sevdiklerimizde vicdan huzursuzluğu
yaratır. Ona ilginizi özleyecek fırsat yaratmamız gerekir…
Müdahale etmek
İşte birçok sevgi ilişkisinde yaşanan ve geri dönüşü çok zor
tahrifatlara yol açan dramatik bir tavır… Nasıl giyindiği, saçı sakalının
biçiminden tutun da, arkadaşları ile ilişkisi ya da işi hakkındaki kararlarına
kadar, hiçbir konuda müdahale hakkını görmememiz lazım. Yanlış bulduğumuz
şeyler elbette olacaktır. Oturup eşit iki insan olarak; onun fikirlerine de
saygı duyarak, doğru bildiklerimizi, yanlış gördüğümüz şeylerin olası sonuçlarını
tane tane aktarmamız lazım…
Eğer bu konularda ısrarla kendi yanlışlarımıza devam
edersek, bir süre sonra çevremizdeki insanları şöyle tanımlayacağız:
- İlgisiz, konuşmayan, paylaşmayan eş / sevgili
- Vefasız, düşüncesiz evlatlar.
- Hayırsız gelinler/ damatlar
- Yeni kuşak asosyal torunlar
- Giderek duyarsızlaşan 40 yıllık dostlar.
Benden söylemesi… Sevgimle...