50’den Sonra En Çok Yaptığımız Sevgi Yanlışları



Bu yazıyı hem kendime özeleştirilerim, hem de tüm çevreme ilişkin izlenimlerimi harmanlayarak kaleme alıyorum. (Kaleme almak sadece nostaljik bir kavram oldu ya, neyse… klavyeye almak” mı demek lazım acaba?)

Şu bir gerçek ki, yaşımız ilerledikçe, hayatımızdaki her türlü değer de bizimle birlikte olgunlaşıyor, adeta bir imbikten süzülüyor. En önemli değerlerimizin başında gelen sevgi, hemen hepimiz için hayati değer taşıyor. Gelin görün ki, en çok kantarın topuzunu kaçırdığımız konu da sevgi oluyor.

Ben bu yazıda dürüstçe ve açık yüreklilikle, birçoğumuzda olan sevgi kaynaklı ama hayatımızdaki insanları yoran ve hatta bizden uzaklaştıran davranış biçimlerimizi özetlemek istiyorum. Arada bir kendimizi karşımıza alıp “dost acı söyler” özdeyişini aynadakine de uygulamamız gerek;  öyle değil mi güz50k’lerim?

Burada söz ettiklerim elbette hayatımızın 1. derecede önemli kişileri… Çekirdek ailemiz ve 1. çemberimize almış olduğumuz değerli insanlarımız.

İşte benim tespit ettiğim yanlış sevgi davranışları…

Üzerine fazla düşmek

Çocukları, eşimizi, torunlarımızı vakitli vakitsiz, yerli yersiz her konuda döne döne her konuda tembihlemek, aramak, sormak… Sonuç;  neredeyse farkında olmadan taciz etmekten ileriye gitmiyor.

Onun yerine düşünmek

İster hayatını ilgilendiren çok önemli bir konu olsun; isterse gündelik bir önemsiz bir mevzu da karar verme sürecinde olan bir sevdiğimizin o kararı için uykusuz geceler geçirmek ve bunu ona yansıtarak, onun karar sürecini olumsuz etkilemek.

Fazla sahiplenmek

Evet, onu biz doğurduk; ya da çocuğumuzun çocuğu; ya da 30 yıllık hayat yoldaşımız… Her kimse kim; ancak bize ait bir “şey” değil ki… Onun kendine ait bir kişiliği ve dünyası var. Kabullenmek çok zor gelse de, bizden daha çok sevdikleri ve değer verdikleri de var… Bunu kabullenmek ve bu durumdan asla incinmemek zorundayız.  Bu hep böyle olacak: “Ben yanarım yavruma; Yavrum yanar yavrusuna”

Aşırı korumacı davranmak

Keşke elimizde olsa da; sevdiklerimizi, her türlü kötülükten, hastalıktan, kötü insanlardan, yoksulluklardan, fenalıklardan koruyabilsek. Ancak bunun mümkün olmadığını artık anlamak zorundayız. Elimizden geleni yapacağız; gerisini tevekküle bırakacağız. Yoksa hem kendimizi, hem de onların beynini yemekten başka bir işe yaramıyor bu davranış.

Niyetini okumak

Ne istediği, ne hissettiği, ne yapmak isteyebileceği konusunda tahminlerimiz elbette olacaktır. Ama unutmayalım. Sadece “tahmin” edebiliriz. “O şimdi üzülüyordur; çok fenadır, şöyle yapacaktır… vs diye kendimizi bitirirken, o gayet keyifli bir zaman geçiriyor olabilir.

İlgiden bunaltmak

Sevgi ve ilgi eşsiz şeylerdir. Ancak koşulsuz sevgisinden zaten emin olduğunuz birinin ilgisini sürekli üzerinizde hissetmek inanın sizi de bunaltır. Boğar ve ezer. Çocuklarımızda, sevdiklerimizde vicdan huzursuzluğu yaratır. Ona ilginizi özleyecek fırsat yaratmamız gerekir…

Müdahale etmek

İşte birçok sevgi ilişkisinde yaşanan ve geri dönüşü çok zor tahrifatlara yol açan dramatik bir tavır… Nasıl giyindiği, saçı sakalının biçiminden tutun da, arkadaşları ile ilişkisi ya da işi hakkındaki kararlarına kadar, hiçbir konuda müdahale hakkını görmememiz lazım. Yanlış bulduğumuz şeyler elbette olacaktır. Oturup eşit iki insan olarak; onun fikirlerine de saygı duyarak, doğru bildiklerimizi, yanlış gördüğümüz şeylerin olası sonuçlarını tane tane aktarmamız lazım…

Eğer bu konularda ısrarla kendi yanlışlarımıza devam edersek, bir süre sonra çevremizdeki insanları şöyle tanımlayacağız:
  • İlgisiz, konuşmayan, paylaşmayan eş / sevgili
  • Vefasız, düşüncesiz evlatlar.
  • Hayırsız gelinler/ damatlar
  • Yeni kuşak asosyal torunlar
  • Giderek duyarsızlaşan 40 yıllık dostlar.

Benden söylemesi… Sevgimle...

50’den Sonra Hayat (NG)